Ayfer Tunç - Aşıklar Delidir Ya Da Yazı Tura
Ayfer Tunç - Aşıklar Delidir Ya Da Yazı Tura

Ayfer Tunç – Aşıklar Delidir Ya Da Yazı Tura

Doktorum “Amentes sunt amentes,” dedi, “âşıklar delidir.”

Hayatımda iz bırakan yazarlardan biridir Tarık Tufan. Okuduğumda büyülendiğim, büyülendikten sonra da tüm kitaplarını okuduğum iki yazardan biri, diğeri ise Ali Lidar.

Tarık Tufan’a olan hayranlığım devam ederken, bir röportajında Ayfer Tunç okumaktan büyük keyif aldığını belirtmişti, ben de bunu duyar duymaz Aşıklar delidir ya da yazı tura kitabını satın aldım.

Kitabın hayatıma girdiği dönem, ölüm ve yaşam kavramı arasında bol bol gidip geldiğim bir dönemdi. Bir ameliyat olacaktım ve doktorlar ameliyatım için %50 gibi bir şans biçmişlerdi. Tam bu dönemde, ölümle yaşam arasında kalmış bu kitabı okumak gerçekten büyüleyiciydi. Hatta kitap o kadar özeldir ki beni için, ameliyat olacağım sabah kalkıp okumaya devam etmiştim. Ben yaşama dair bağlılığımı, ameliyathaneye götürmek için geldiklerinde, ayracımı kaldığım yere bıraktığımda fark ettim. Neyse, kitap incelemesinden çok hayat hikayesine döndü yine.

Kitap, genetik bir rahatsızlığa yakalanan bir annenin vefatı ile başlıyor. Bu annenin iki oğlu var ve ikisinden birinde mutlaka bu rahatsızlık var. Abi, kardeş bu hastalık ile ilgili teste gidiyorlar ve sonuç zarfını açmadan önce yazı, tura atıyorlar. Kitabın Yazı & Tura kısmı bu şekilde özetlenebiliyor.

Aşıklar delidir kısmı ise, hasta olan kardeşin tedavi için Amerika’ya gitmesi ile başlıyor. Amerika’da, Türkiye’de zor bir hayatı olan ve bazı şeyleri geride bırakmış bir hanımefendi ile karşılaşıyor.

Kitabın ilk yarısını erkeğin, ikinci yarısını ise kadının gözünden okuyoruz. Spoiler vermeden daha güzel nasıl anlatabilirim bilemedim.

Geleyim alıntılarıma;

“Habil’le Kabil’den beri kötülük egemenliğini sürdürüyor,” dedi. “Habil’le Kabil’den beri insanlar birbirlerini ve kendilerini kandırıyorlar. Kötülük insanın kendini tanrıya beğendirmek istemesi ile başladı, beni beğen tanrım, kardeşimi değil, beni beğen. Şefkat, merhamet, güzellik ve diğer iyi şeyler kötülüğü gizleyen perdeler sadece. Güzel görünüşlü zehirli bitkiler gibiler. Yeryüzünde sonsuz bir kötülük var ve insan var oldukça bitmeyecek.”

Daha çocuk diye düşündüm. On üç buçuk yaşında. Aşkı hayatla bir tutuyor. Ölümün aşktan büyük olduğunu sanıyor. Ölüme rağmen âşık olunduğunu, hatta ölüm olduğu için aşık olunduğunu anlayamıyor.

Mors certa, vita incerta: ölüm kesin, hayat değil.

Gülerken acıyı unuttu. Gülmek varlığı ele geçirebilir diye düşündüm. Kısacık bir an için bileolsa gülmek pusuda bekleyen ölümü yenebilir. Bu yaşamaktır. Yaşamak da zaten anlık bir şeydir.

“Aşk ne kadar şiddetliyse o kadar uzun bir gelecek hayali kurarsın,” demişti. “Ben uzun yaşamak ve Sedef’le ölmek istiyorum. “

“İnsan birini sevdiği için pişman olamaz ki, istese de olamaz. Cinayet değil ki bu öldürdüm çok pişmanım diyesin.”

Acı çekmek hiçbir şey hissetmemekten daha iyi olmalı.

Acıyı katlamak taşımayı zorlaştırır,
iki kişinin ayrı ayrı acı çekmesi bir artı birdir,
iki kişinin birlikte acı çekmesi bir artı bir artı bir artı birdir,
kendin için çekersin, ona baktıkça onun için de çekersin,
kendi için çeker, sana baktıkça senin için de çeker.

Evet ben de uykusuzlardanım, uyurken bile kederlenenlerden. Biz uykusuzlar birbirimizi tanıyoruz, birbirlerini sözleriyle döven ama birbirlerinden vazgeçemeyen deli bir ailenin üyeleri gibiyiz, dövüşüyoruz, çünkü hammaddemizdeki acı sık sık öfkeli bir enerjiye dönüşüyor, sanki hepimizin içinde uyuyan bir kıvılcım var.

“Yaşlanmak ömrümüzün uzunluğuna bağlı,” dedi. “Yarın öleceksek çoktan yaşlanmıştık zaten.”

Ama hatırlamamak unutmak demek değil diyorum, hatırlamamak, çok sevdiğin birinin verdiği bir yüzüğü güzel bir kutuya koyup çekmecenin dibinde saklamak gibi. Ama unutmak yok etmek demek, yüzüğü kutusuyla birlikte okyanusa atmak ve dönüp gitmek sonra, dünyanın dörtte üçü su.

Konuşmak tiner gibidir çünkü, çözücü maddedir, çözer, dağıtır, konuşmak tehlikelidir, bu yüzden hiçbir şey yaşanmamış gibi, her şey nasılsa öyleymiş gibi pek konuşmadan, kurcalamadan gelişine yaşamak gerekir, hayat ne verdiyse artık ya da kader.

Duygular su gibiymiş diye düşündüm, ne kadar kuvvetli olursa olsun zamanla buharlaşıyormuş.

Bilmemek bilmekten iyidir, çünkü bilmek yüktür.

Ayfer Tunç – Aşıklar Delidir Ya Da Yazı Tura

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin