featured

El Inocente İzliyorum, Şantaj Değil!

El Inocente olan orijinal ismi neden ve nasıl şantaj diye çevirdin sevgili Netflix Türkiye? Tamam dizi içeriğinde şantaj da var ama orijinal isim El Inocente yani “Masum”ken gerek var mıydı gerçekten bu değişikliğe? Zaten Masum diye yerli dizimiz var, değişiklik olsun istedik diyorsan benim daha söyleyecek hiçbir lafım yok!
Geçtiğimiz günlerde Müthiş bir İspanyol filmi izlemiştim: Contratiempo! Bu film de Türkçeye “Görünmeyen Misafir” olarak geçirmişiz. Üstelik bu kez film içeriğinde bile yok görünmeyen bir misafir. Her neyse, o filmi o kadar beğendim ki (iki kere izledim) oyuncularını stalkladım bol bol. Ama bir de ne göreyim, Contratiempo’nun üç başrolü, El Inocente’de de başrol. Sanırım İspanya’da bir oyuncu kıtlığı baş göstermiş. Fakat itirazım yok, böyle başarılı oyunculuklara can kurban! Eee Av. Jinju bu fırsatı kaçırır mı? Başladım izlemeye.

Öncelikle bu 8 bölümlük bir mini dizi. Harlan Coben’in Türkçeye yine Şantaj diye çevrilen kitabından uyarlanmış. Ayy Harlan Coben hala yaşıyormuş ve gayet de gençmiş biliyor muydunuz? Nedense ben çoktan ölmüştür gözüyle bakıyordum adama. Ayıp.

Diziyi nereden başlayıp nasıl anlatsam bilmiyorum. Çünkü çok karışık. Bir bar kavgasında yanlışlıkla ölüme neden olan avukat Matt var. Saçlarını gözünün önünden çekmemesiyle bende kaşıntılara nenden olan, dinlendirici gözlüklü karısı var. Avukat, erken göçen kardeşi var. Güven vermeyen bir rahibe var. Asuman Krause ve Larissa Gacemer karışımı çakma bir rahibe var. Ceketine aşık olduğum saçlarından nefret ettiğim bir dedektif var. Dedektiften beter sevimsiz cibilliyetsiz bir özel ekip var. Dani’nin anne ve babası var. Yahu ne oluyor, bunlar kim, ne alaka, biz nereye geldik derken ikinci bölüm son sahne ile olaylar arasındaki ilişkiyi çözmeye başlıyoruz. Ama ne çözmek! Bir olay çözülüyor üç düğüm atılıyor.

Eleştirmeden Olmaz

Spoiler deryasına dalmamak adına dizi konusu, içeriği hakkında daha fazla bilgi vermek istemiyorum. Ancak sevmediğim karakterleri gömmekten de geri duracak değilim.
Matt bir avukat. Hapse girmiş çıkmış tabiri caizse feleğin çemberinden geçmiş bir adam. Ama buna rağmen dünyanın en masum hatta boş yüzüne sahip. O kadar tepkisiz, ifadesiz bakıyor ki olaylar karşısında. MAvi bir ekran adeta. Neler yaşıyorsun, bir sinirlen bir üzül. Yok. Bomboş bir yüz.
Matt’in karısı ilk bölümde çok itici gelmişti ama sonradan sevdim. Ağlamaları dahi çok gerçekçiydi. Ablamızın fiziği de düşman çatlatır.
Dedektif Ortiz on santim topuklulularla olay yerine giderek, ceset inceleyerek, özel suçlar birimine kafa tutarak göz bebeğim oldu. Ah bir de giydiği ceketlerden bulabilsem! Ortiz’in yer aldığı sahneleri izlerken içimdeki Hakan Akkaya’yı, Ivana Sert’i durduramadım. Kıyafetlerine bayılıp saçlarından nefret ederek geçti sekiz bölüm.

Daha önce hiç Harlan Coben okumamıştım ama sadece bu diziyi izleyerek ne kadar müthiş bir kurgu gücüne sahip olduğunu gördüm. Onlarca gizem, onlarca soru işareti varken dizi bittiğinde tüm sorulara cevap buldum. Ve tamamı da mantıklı cevaplar! Taşların yerlerine oturmasını severim.

Bu güzel dizi ile İspanyol sinemasına olan ilgim arttı. Benzeri muhteşem yapımlarda görüşmek üzere!

El Inocente İzliyorum, Şantaj Değil!

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin