İnsan cinsiyetini, doğduğu yeri, yaşını, ırkını, ten rengini vs. seçemez. Bir kız çocuğu olarak dünyaya gelmek ise yine o insanın kaderinin bir parçasıdır. Kadın olmanın zorluklarını da yaşamak zorundadır.
Kadın olmanın en zor yönü, dünyanın genelinde ataerkil yapıya sahip toplumlarda yaşamanın zorluklarını kaldırmaya çalışmaktır. Kadınlar 1900’lü yılların sonlarına kadar hep ikincil vatandaş olarak yaşamaya mahkum olmuşlardır. Tarihte kadın egemen birkaç toplum dışında genelde hep ataerkil yani erkeğin hakimiyetinde toplum yapıları görülmüştür. Aslında günümüz dünyasında da ataerkil toplum yapısına sahip ülkeler çoğunluktadır. Kadın her ne kadar son yıllarda ekonomik özgürlüğünü kazanmaya başlamış, okuma oranını arttırmış olsa da, fiziksel gücüne güvenen erkek, kadını hala ezmeye devam etmektedir. Kadın olmanın en zor yönlerinden birisi de kadının cinsel obje olarak görülmesidir. Reklamlara, filmlere, dizilere vs. bakıldığında, daima kadının vücudu çekici obje olarak kullanılmaya devam etmektedir. Yıllarca süregelmiş bu alışkanlık, şuan ki dünyada da devam etmektedir. Bu da toplum içinde kadının erkeğe oranla daha kısıtlı hareket etmesine neden olmuştur. Kadın olmanın en zor yönlerinden birisi de aslında sonu güzel biten ama büyük sancılarla geçen doğum sürecidir.
Kadın olmak dünden bugüne hep daha zor olmuştur. Ancak buna rağmen kadınlar güçlü duruşlarını asla bozmamışlardır. Bunun bir kanıtı da Kurtuluş Savaşı’nda net olarak görülmektedir.
