featured

Lev Nikolayeviç Tolstoy – Çocukluk

Rus Edebiyatı dendiğinde duran akarsularım sayesinde gaza geldim. Madem seviyorum öyleyse daha özele ineyim dedim ve başladım Tolstoy’un yarı otobiyografik üçlemesini okumaya. Üçlemenin kitapları Çocukluk, İlkgençlik ve Gençlik.

Tolstoy bu serinin ilk kitabı Gençlik’te, onlara eğitim veren biricik öğretmeni Karl İvanoviç’ten, çok sevdiği mamandan ve babasından, ailecek çıktıkları avlardan, ilk aşkından, annesinden ilk kez ve “son kez” ayrılışından bahsediyor. Bu olaylar her ne kadar günlük hayatın sadeliğini içerse de Tolstoy’un muhteşem üslubu sayesinde bir çırpıda okuyup mutlaka etkilenilecek bir eser oluyor.

Seri neden yarı otobiyografik olarak anılıyor hiçbir fikrim yok. 🙂 Zira Tolstoy’un bu konuda açıklama yaptığına dair bir belgeye ulaşabilmiş değilim. Ancak madem yarı otobiyografik, öyleyse bu seri kitaplarında anlatılanların ne kadar doğru ne kadar kurmaca olduğunu, Tolstoy’un  da anlattıklarının ne kadarını bizzat yaşayıp ne kadarını hayal ettiğini bilemiyoruz. Yine de Tolstoy’un mamanla son vedasını gözyaşları içerisinde okuduğumu itiraf etmeliyim. Hayır duygusallıktan değil, tam o sırada gözüme toz kaçtı da ondan.

 

İşte canım Tolstoy’un Gençlik’inden alıntılar:

 

Sevdiğin bir varlığın hatlarını hayalinde canlandırmaya çalıştığında geçmişten o kadar çok anı belirir ki, bu anıları, gözyaşları arasındaymış gibi bulanık görürsün. Bunlar hayal gücünün gözyaşlarıdır.

 

Utangaçlık duygusunu yaşayanlar bu duygunun zamanla doğru orantılı olduğunu, kararlılıktaysa tam tersinin yaşandığını bilirler; yani bu durum uzadıkça utangaçlık duygusu aşılamaz hale gelir, kararlılıksa gittikçe azalır.

 

Çocukken büyüklere benzemeye çalışırken, çocukluktan çıktıktan sonra çocuklara benzemek istemem ne kadar garip bir şey. … Duyguların ifade edilmesi çocukluğun kanıtıydı ve duygusal davranmaktan kendini alamayan kişi de hala çocuk demekti. Büyükleri ilişkilerinde dikkatli ve soğuk davranmaya acı deneylerden henüz geçmeyen bizler, büyüklere öykünmek gibi tuhaf bir istek yüzünden tatlı çocukluk sevgilerinin tertemiz hazlarından yoksun bırakırdık kendimizi.

 

Annem hakkında konuşmaya, onun için ağlamaya ne hakları vardı? İçlerinden kimileri bizden söz ederken öksüz diyordu. Onlar söylemese sanki biz bilmiyor muyduk annesi olmayan çocuklara böyle dendiğini! tıpkı evlenen bir genç kıza ilk kez madame demekte acele edildiği gibi bize de bu adı vermek hoşlarına gidiyordu herhalde.

 

Ancak çok güçlü sevebilen insanlar, çok güçlü üzüntüler de yaşayabilirler; fakat bu sevme ihtiyacı üzüntüye karşı koymalarını sağlar ve onları iyileştirir. Bu yüzden insanın ruhsal yapısından daha canlıdır. Üzüntü hiçbir zaman insanı öldürmez.

Lev Nikolayeviç Tolstoy – Çocukluk

Tamamen Ücretsiz Olarak Bültenimize Abone Olabilirsin

Yeni haberlerden haberdar olmak için fırsatı kaçırma ve ücretsiz e-posta aboneliğini hemen başlat.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bizi Takip Edin