Prime Video’nun hayatıma girmesiyle kült dizilere ilgi duyar oldum ve ilk durağım Seinfeld isimli, çekimleri 1989’da başlayıp tam on yıl süren komedi dizisi oldu. IMDB puanı 8 ve üzeri olan her komedi dizisine otomatik ilgi duyuyorum ve Seinfeld de 8.8’lik puanıyla beni fazlasıyla neşelendirdi! Yaşı yetmeyip benim gibi sonradan izleyecek taze kuşaklar için işte izlenimlerim!
Konusu ve Karakterler
New York’ta yaşayan üç sempatik ve bir antipatik arkadaşın maceralarını izliyoruz Seinfeld’de. Bu dört karakter birbirinden oldukça farklı, her biri farklı bir dizide başrole tek başına sahip olabilecek kadar renkli hayatlara sahip ve buna rağmen birlikte mükemmel bir bütün oluşturuyorlar.
Jerry, komedi kulüplerinde stand-up yapan ve nedense cümle sonlarını gereksiz uzatan bir karakter. Dünya yansa umrunda olmayacak cinsten bir rahatlığı var ve izlerken “Neden böyle olamıyorum?” diye düşündürüyor. Dizi adını Jerry’nin soyadından alıyor ve Jerry Steinfeld’ı canlandıran kişi de Jerry Steinfeld. 🙂
Diziye yöneltilen en ağır eleştirilerden biri Jerry’nin iyi rol yapamadığı yönündeymiş zamanında. Ama zaten Jerry de iyi bir oyuncu olmadığını her zaman kabul etmiş. Dizide, neredeyse her sahnede, her repliğinde gülümsemesi zaten bunun bir kanıtı.
Elaine, Jerry’nin eski sevgilisi ve ayrılıklarından sonra arkadaş kalmayı başarabilmişler. Neredeyse her gün beraberler ve maceralara birlikte atılıyorlar. Elaine’i izlerken sevmemek mümkün değil gibi, rolünü o kadar içten oynuyor ki, sevincini, kızgınlığını çok net hissedebiliyoruz. Elaine’i canlandıran güzel kadının adı Julia Louis-Dreyfus.
Jerry’nin kapı komşusu Kramer ise oldukça antipatik bir tip ama buna rağmen kendini sevdirebiliyor. Arkadaşlarına bağlılığı ile oldukça içten. Jerry; her ne kadar belli etmese de Kramer’i gerçekten çok seviyor. Kramer’ın onun için her şeyi yapabileceğini bildiğinden, o da Kramer zor bir duruma düştüğünde asla kayıtsız kalamıyor. Karaktere can veren oyuncumuz Michael Richards. Başıma bir şey gelmeyecekse Avrupa Yakası’ndaki Gaffur karakterinin Kramer’dan esinlenilerek yaratılmış olabileceğine inanıyorum.
Son olarak Jerry’nin arkadaşı George Costanza ise sempatik ve çoğu zaman işsiz, kızsız ve saçsız! Umutsuzca kendisine uygun bir eş ve iş bulma derdinde ancak seçiciliği ve huysuzluğu buna engel. Kalkıştığı her işte başına gelmeyen aksilik kalmıyor, tek ayak üstünde bin bir yalan söyleyebiliyor ve en mutlu anlarda dahi kendini üzecek bir detay yakalamayı başarıyor. George’u canlandıran ise Jason Alexander. Bu arada Jason Alexander ile Johnny Galecki’nin baba oğul olduğunu düşünüyorum diziyi izledikçe, bu nasıl benzerlik böyle?
Jason Alexander’ın diziye seçilmesinde ise yapımcının şu ifadeleri kullandığı söyleniyor: “Keldi, biraz kiloluydu, gözlüklüydü ve bir tabureye oturmuş repliğini çalışıyordu. Ona baktım ve başka hiç bir dizide olamayacak kadar gerçek bir karakter gördüm. “Durun!” diye bağırdım ve “Tamam.. Aradığımız kişiyi bulduk. Seçmeler bitti.” dedim. İşte George Costanza bu kadar gerçek bir karakter.
İnceleme
Dizi zaten anlatmaya gerek olmayacak kadar eski, anlatmaya gerek olmayacak kadar kaliteli. Bölümlerin başında ve sonunda, bazen de ortalarında Jerry’nin stand up şovundan kesitler izlemek de ayrıca keyif veriyor. Bu arada, otuz yıl önce yaşadıkları maceralar ve sahip oldukları düşünceler bugün hala ilgi çekiyor, beğeni topluyor. Zamana bu denli meydan okuyabilmeleri tek kelimeyle MUHTEŞEM!
